“Devletlerin refahı, parayla değil, adaletle ölçülür.” – Konfüçyüs

Çelişkili Söylemler ve Şüpheli Davranışlar Çerçevesinde Kumpas Emareleri – 2

Çelişkili Söylemler ve Şüpheli Davranışlar Çerçevesinde Kumpas Emareleri – 2

15 Temmuz gecesi Jandarma Okullar Komutanlığı’nda yaşananlara ilişkin anlatımlar, evrensel hukuk kurallarına aykırılıklar ve çelişkili beyanlarla gölgelenmiştir. Bir önceki bölümde, Tuğgeneral Sadık Köroğlu’na yönelik suçlamaların somut ve tarafsız delillerden yoksun olduğu, masumiyet karinesinin ihlal edildiği ve hukukun temel ilkelerinin göz ardı edildiği ortaya konulmuştu. Bu bölümde ise, müşteki Ferdi Korkmaz’ın “rehin alınma” iddiası ile devre arkadaşı olmasına rağmen Köroğlu’nu aramaması arasındaki dikkat çekici çelişkiler ele alınacaktır.

Rehin Alma Söylemi ile Çelişen Sessizlik: Aranmayan Devre Arkadaşı

Albay Korkmaz’ın iddialarından biri, olay günü 2 no’lu nizamiyede “rehin alındığı”dır. Ancak Köroğlu’nun avukatı, aslinda bir rehin alma olayı yaşanmadığını yaptığı savunmada şu şekilde ortaya koymuştur:

“İddianamede, müşteki Ferdi Korkmaz’ın 2 no’lu nizamiye bölgesinde zorla alıkonulduğu iddia edilmektedir. Ancak müşteki, bu esnada kendilerine kelepçe takılmadığını, gözlerinin bağlanmadığını, sadece orada muhafaza altına alındıklarını ifade etmiştir.*

Kendisiyle birlikte muhafaza altında tutulan sekiz kişiden biri olan Uzman Çavuş Soner K.’nın yanında bulunan cep telefonu ve ayrıca kendilerini muhafaza altında tutan bir kursiyer teğmenden aldığı cep telefonu ile Ankara İl Jandarma Komutanlığı sekreterini aradığı, rehin alındığını söylediği, neler yapılması gerektiğini ve kimlerin aranması gerektiğini ayrıntılı şekilde uzun uzadıya anlattığı ve bu konuda talimat verdiği anlaşılmaktadır. Daha sonra eşini arayarak telefonlarının kapalı olacağını, kendisi için endişelenmemesini söylediği de tespit edilmiştir.*

Bulundukları yerdeki dahili telefon hattının, darbeye karıştığını iddia ettiği kişilerce koparılan kablolarının … Nuh B. tarafından tamir edildiği ve bu telefonla da zaman zaman İl Jandarma Komutanlığı ile irtibat kurduğu, müştekinin kendi beyanlarından anlaşılmaktadır.*

“Rehin tutulma” kavramının tanımı, Türk Dil Kurumu sözlüklerinde gayet açıktır. Şimdi soruyorum: Rehin alınan bir kimse bu şekilde mi tutulur? Hadi tutuldu diyelim; istediği kişi ile istediği zaman telefonla irtibat kurabilir mi? Hadi irtibat kurdu diyelim; eşine “merak etme” demesi ne kadar doğal ve mantıklıdır? Burada, rehin tutulduğunu iddia eden müştekinin davranışlarında hayatın olağan akışına aykırı bir takım hususlar bulunduğu gerçeğini görmezden mi geleceğiz?”[1]

Konuyla ilgili olarak, o gün 2 no’lu nizamiyede bulunan ve rehin alma iddialarının hedefinde olan Özkan D.’nin, 7 Temmuz 2017 tarihinde Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde vermiş olduğu ifadesinde şu hususlar yer almaktadır: …Ferdi Korkmaz’a yönelik gözaltına alınması emrini vermedim. Kendisi de ayrıca ‘beni vurun’ şeklinde bir söz sarf etmedi. Ferdi Korkmaz kesinlikle gözaltına alınmadı, elleri kolları bağlanmadı, nizam karakolu binasında bekledi. Kendisine, 2 no’lu nizamiye dışında tüm nizamiyelerden çıkabileceğini söyledim. Kışla Komutanı’nın emri ile 2 no’lu nizamiyeden çıkışlar yasaklanmıştı…” [2]

Dikkat çekici bir diğer husus ise şudur: Korkmaz, Tuğgeneral Köroğlu ile devre arkadaşı olmasına ve olayların yaşandığı süre içinde elinde çeşitli imkânlar olmasına rağmen Köroğlu’nu aramamıştır. Bu durumu ortaya koyan açıklama ise, Köroğlu’nun avukatı tarafından mahkemede verilen ifadede yer almıştır:

Ayrıca olay günü kışla komutanı olan müvekkilim, müştekinin devre arkadaşıdır. Aynı dönemde harp okulunda ve sınıf okullarında yaklaşık 7 yıl birlikte okumuş, birbirlerini çok iyi tanıyan kişilerdir. Müşteki, birçok yer ile telefonla görüşme ve irtibat kurma imkânı bulmuşken, neden bir kez olsun orada zorla alıkonulduğunu iddia ettiği müvekkilim Sadık Köroğlu ile irtibata geçmemiş ve bu konuyu kendisiyle konuşmamıştır? Bu durum, hepimizin zihninde ayrı bir şüphe oluşturması gereken bir husus değil midir?”[3]

Tüm bu beyanlar ve somut veriler, “rehin alınma” iddiasının tutarlılığını ciddi şekilde sorgulatmaktadır. İstediği kişilerle defalarca telefonla görüşebilen, hatta yakınlarını sakinleştiren birinin gerçekten zorla alıkonulduğunu söylemesi, mantıkla ve hayatın olağan akışıyla bağdaşmamaktadır. Dahası, yıllarca aynı sıraları paylaştığı ve olay günü kışlanın komutanı olan devre arkadaşını aramaması, bu iddianın inandırıcılığını daha da zayıflatmaktadır. Bu noktada, gerçeğin ortaya çıkarılması için, iddiaların değil olguların ve tutarlı delillerin esas alınması şarttır. Dizinin son bölümünde ise, tamamen sıradan bir nezaket ziyaretinin, nasıl olup da “darbe planlaması” gibi ağır bir ithama dönüştürüldüğü ve bu kurgunun hangi mantıksal boşluklara dayandığı ele alınacaktır.


Kaynaklar

[1][3] Sadik Köroğlu müdafii Avukat Ahmet Dinç’in 18.07.2017 tarihinde Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği beyanı.

[2] Özkan Darendeli 07.07.2017 tarihinde Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği beyanı.

* Avukat Ahmet Dinç tarafından, müşteki Ferdi Korkmaz’ın 30.01.2017 tarihinde Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla alınan ifadesinden alınmıştır.

Yazarın Tüm Yazıları

SON YAZILAR