Beştepe Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhı’nda 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan olaylara ilişkin davada, Kurmay Yarbay Erdoğan Çiçek’in beyanları, yalnızca olayın kriminal yönüne ışık tutmakla kalmıyor; aynı zamanda kurulan kumpası ve delil toplama sürecindeki ciddi usulsüzlükleri de gözler önüne seriyor. Çiçek’in ifadeleri; balistik incelemeler, otopsi ve ölü muayene raporları arasındaki çelişkiler, tanık anlatımları ve delil zincirindeki eksiklikler açısından kapsamlı değerlendirmeler içeriyor.
Jandarma Kurmay Yarbay Erdoğan Çiçek’in mahkeme huzurunda yaptığı bu tespitler, o günlerde görmezden gelinse de, bugün ve gelecekte hakikatin izini sürecek kamu vicdanı için önemli birer rehber niteliği taşıyor.
Otopsi ve Ölü Muayene Raporları Çelişiyor, Mermi Çekirdeği Konuşuyor!
Çiçek, maktul Rüstem Resul Perçin’in vücudundan çıkarılan mermi çekirdeğinin tanıya ve teşhise elverişli olmasına rağmen, kaynağının tespit edilemediğini vurguluyor. Ayrıca otopsi ve ölü muayene raporları arasındaki çelişkiye dikkat çekerek, “Ölü muayenede kol yarası yokken, otopside kol giriş-çıkış delikleri tespit edilmiştir” sözleriyle adli sürecin ne denli sorunlu yürütüldüğünü şu şekilde ortaya koyuyor:
“…Şimdi Resul Perçin’le ilgili başkanım, balistik rapor var, ölü muayene tutanağı var, otopsi raporu var, görgü tespit tutanağı var. Balistik raporda deniyor ki: Vücudundan bir adet deforme mermi çekirdeği çıkarılmış; 5,56 mm çapında, balistik açıdan teşhis ve tanıya elverişli karakteristik izler taşıyor. Yani bu mermiyle, boş kovan ve silah tespit edilebilir, deniyor.
Ölü muayene tutanağında ise Resul Perçin’in, A nizamiyesi yönüne doğru döndüğü, sol aksiller (koltuk altı) bölümünde T1 ve T3 seviyelerinde birer santimlik ateşli silah giriş izi olduğu yazıyor. Aynı raporda kafa, kol ve bacaklarda başka patolojiye rastlanmadığı da belirtilmiş. Dikkat edin, ‘kol’ burada vurgulanıyor, ama bir patoloji yok deniyor. Ancak otopsi raporuna baktığımızda, kolda bir mermi giriş-çıkış izi olduğu tespit edilmiş. Yani ölü muayenesinde tespit edilmeyen yara, otopsi raporunda yer almakta…” [1]
Görgü Tanıkları Vurulma Anına Şahit Olmamış, Ama Suçlular Hazır!
Görgü tanıklarının ifadelerinin çelişkili ve eksik olduğunu da ortaya koyan Çiçek, Rüstem Resul Perçin’e yapılan atışa dair yaptığı balistik istikamet değerlendirmesiyle, atışın iddia edildiği gibi yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya doğru yapıldığını net biçimde gösteriyor. Bu tespit, olayın gerçekleştiği yer, kullanılan silahın konumu ve failin pozisyonu açısından son derece kritik bir öneme sahip.
Yarbay Erdoğan Çiçek, bu hususlarla ilgili verdiği beyanında şu tespitleri yapıyor:
“…Zülkarneyn Mahmut Perçin ifadesinde, ZPT askeri aracın üzerinde bir askerin ateş ettiğini, yüzünü hatırlaması halinde tanıyabileceğini, abisinin arkasında olduğunu ve ateş sırasında kaçtığını söylüyor. Ancak abisinin vurulma anına şahit olmamış. Huzurdaki ifadesinde de, birbirimizi kaybettik diyor; ZPT’den gelen ateş sonucu vurulduğunu düşünüyor ama doğrudan ateş edildiğini görmediğini, vurulma anına şahit olmadığını belirtiyor.
Görgü tanığı Adem Dinç de savcılıktaki ifadesinde vurulma anını görmediğini söylüyor. Huzurdaki ifadesinde ise zırhlı araca 3-4 metre kala bir kişinin kafasına ateş edildiğini düşündüğünü aktarıyor; fakat ‘tam görmedim’ diyerek bu iddiayı netleştiremiyor.
Sonuç olarak her iki görgü tanığı da vurulma anına doğrudan şahit olmamış.
…Merminin koldan girdiği, 0,5 cm genişliğinde giriş deliği olduğu ve 1 cm genişliğinde çıkış yaptığı belirtilmiş. Giriş istikameti yine sol taraftan. Ormanlık alan burada, zırhlı araç şu tarafta, A nizamiyesi burada. Rüstem Resul Perçin’in bulunduğu yerden ateşin geldiği yön incelendiğinde, ateşin Zerdali bölgesinden gelmiş olabileceği ihtimali ortaya çıkıyor. Balistik rapor bu olasılığa değinmiyor. Oysa keşif raporunda istikamet açıkça görünmekte.
Dikkat ederseniz başkanım, açı aşağıdan yukarıya doğru. A nizamiyesinden ateş edilse yatay açı olurdu; zırhlı araçtan ateş edilse yukarıdan aşağıya olurdu. Ancak giriş açısı aşağıdan yukarıya. Bu da gösteriyor ki ateş yerden yapılmış; yani birisi yere yakın bir pozisyondan ateş etmiş…” [2]
Kameralar Yalan Söylemiyor: A Nizamiyesinden Değil, Dışarıdan Ateş Açıldı
Kurmay Yarbay Erdoğan Çiçek’in ifadesinde yer verdiği bir diğer önemli husus da, olay anına ilişkin kamera kayıtları ve bilirkişi raporlarının ortaya koyduğu gerçek. Mahkemeye sunulan görüntü analizleri, ateşin Jandarma Karargâhı içerisinden değil, dışarıdan yapıldığını gösteriyor. Üstelik bu durum, keşif raporlarındaki “A nizamiyesinden ateş edildiği” iddiasıyla da açıkça çelişiyor:
“…Başkanım, saat 00:56’da komutanlık kamerası incelendiğinde, A nizamiyesinin ilk girişine ateş edildiği görülüyor. A nizamiyesinin ön bahçesinde askerler bulunuyor. Ateş açıldıktan sonra A nizamiyesi görüntülerinde, sivil halkın bölgeden uzaklaşmaya çalıştığı ve bazı sivillerin yaralandığı görülüyor.
Şimdi başkanım, 28 Eylül 2018 tarihli ön rapor 4’te deniyor ki; saat 00:56:44’te, A nizamiye kamera görüntülerine göre, Alparslan Türkeş Bulvarı üzerinde eylemcilere müdahale etmek için toplanan vatandaşlara, muhtemelen A nizamiyesi önünde konuşlanan zırhlı araçlar tarafından ateş açılması sonucu vatandaşların yaralandığı ve öldürüldüğü ifade ediliyor.
Ancak dikkat edin başkanım; bu raporu hazırlayan kişiler, şüpheliler hakkında ‘darbeci, terörist’ yaftası kullansa da, Jandarma Genel Komutanlığı içerisinden ateş edildiğini söylemiyor.
4 Şubat 2019 tarihli 3. bilirkişi raporunda da aynen şöyle yazıyor: 00:56:41’de, A nizamiye önündeki yolda, darbeye engel olmak için toplanan sivillerin bulunduğu esnada, bölgeye yapılan ateşler sonucunda bazı şahısların vurulduğu belirtiliyor.
Yani başkanım, ateşin A nizamiye bölgesinden açıldığını söylemiyor. Neden? Çünkü ateş kamera çekim alanının dışından geliyor. Açıkça “bölgeye yapılan ateşler” ifadesi kullanılıyor.
Bu rapor A nizamiyesini detaylıca incelemiş. Eğer oradan ateş edilseydi açıkça ‘A nizamiyesinden ateş açılmıştır’ derdi. Bu da başkanım, keşif raporunda A nizamiyesinden ateş edildiği yönündeki ifadeyi yalanlıyor…”[4]
Delil Zincirindeki İhmaller ve Gerçek Failleri Koruyan Soruşturma Süreci
Soruşturma sürecinde gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenip olay yeri olarak sadece Jandarma Genel Komutanlığı kışlası esas alınarak en önemli hata yapıldı. Şehit Rüstem Resul Perçin de dahil olmak üzere Beştepe Jandarma Genel Komutanlığı civarında 15 Temmuz gecesi şehit edilen vatandaşlarla ilgili olarak yalnızca karargâh içinde bulunan personelin silahları balistik incelemeye gönderildi. Bu dar çerçeve, gerçek faillerin tespit edilmesini engelliyor ve bu kişilerin bugün hala ellerini kollarını sallayarak gezmelerine neden oluyor.
Yarbay Çiçek, bu vahim tabloyu açıkça dile getiriyor ve balistik inceleme sonuçlarına atıfla, maktulün vücudundan çıkan merminin “olağan şüpheli” ilan edilen jandarma personelinin silahlarından çıkmadığını şöyle anlatıyor:
“…Başkanım, Jandarma Genel Komutanlığı Beştepe Kışlası içinde 5,56 mm çaplı silah yok. Bu silahlar, Ihlamur Konutları’ndaki keskin nişancılarda, Külliye’ye yerleşen PÖH unsurlarında, müdahaleye gelen JÖAK birliklerinde ve mekanize piyade unsurlarında bulunuyor.
Olay bölgesindeki tüm bu silahlar incelemeye gönderilmediği için, bu teşhise elverişli merminin hangi silahtan çıktığı bulunamıyor.
Sadece Jandarma Genel Komutanlığı Kışlası’ndaki 150 silah incelenmiş, mukayese kovanları alınmış, sonra silahlar geri iade edilmiş. Ellerindeki sadece bu 150 silah var, başka yok.
Ayrıca, 15 Mart 2019 tarihli yazınızla mermi çekirdeği kriminal laboratuvara gönderiliyor. Mayıs ayında gelen yanıtta, bu merminin ellerindeki mukayese kovanları ve mermilerle uyum göstermediği, yani jandarmaya ait silahlardan atılmadığı belirtiliyor. Balistik rapor bunu açıkça ifade ediyor başkanım. Siz sormuşsunuz, kriminal şube cevap vermiş…” [3]
Üzerinden yıllar geçmiş olsa da, Erdoğan Çiçek’in mahkeme huzurunda belgeleriyle ortaya koyduğu bu gerçekler hâlâ yerli yerinde duruyor. Ancak ne yazık ki bunlar görmezden gelinmeye, yok sayılmaya devam ediliyor. Kamu görevlilerinin üzerini örttüğü ve göz yumarak karanlıkta bıraktığı bu hakikatleri, sanık sandalyesine oturtulan bir kurmay subay kısıtlı imkanlara rağmen apaçık ortaya çıkarıyor. Mahkeme heyeti ise tüm bu tespitleri derinlemesine incelemesi ve soruşturmayı genişletmesi gerektiği halde, maalesef olan bitene kayıtsız kalmakla bilerek ya da bilmeyerek kurulan kumpasın bir unsuru gibi hareket ediyor.
Kaynak:
[1][2][3][4] Jandarma Kurmay Yarbay Erdoğan Çiçek’in 11.06.2019 tarihinde Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinde Delillere Karşı Savunma Kapsamındaki Beyanları