“Devletlerin refahı, parayla değil, adaletle ölçülür.” – Konfüçyüs

Yönlendirilmiş Teşhis ve Değiştirilmiş İfadelerle Karartılan Hayatlar

Yönlendirilmiş Teşhis ve Değiştirilmiş İfadelerle Karartılan Hayatlar

Beştepe Jandarma Genel Komutanlığı Darbe Davası’nda müşteki Selim K.’nın beyanları, fotoğraf teşhislerinin nasıl yönlendirilerek resmi ifadelere dönüştürüldüğünü açıkça ortaya koymaktadır. Mahkeme huzurunda Selim K., kendi imzasını taşıyan tutanakta geçen kilit bir ismin aslında “karıştırılmış” olabileceğini ifade etmek zorunda kalmıştır.

Oysa ceza yargılamasında müşteki veya tanık beyanı, maddi gerçeğe ulaşmanın en önemli araçlarından biridir. Bu beyanların, müştekinin özgür iradesine ve doğrudan gözlemlerine dayanması gerekir. Fotoğraf teşhisi sırasında yönlendirme yapılması veya teşhis edilen isimlerin, sanki müştekinin olayı bizzat anlatırken zikretmiş olduğu şekilde tutanağa geçirilmesi, delilin güvenilirliğini zedeler.

Mahkeme Başkanı ve Tanık Selim K. arasında duruşmada geçen diyalog olayı tüm açıklığı ile ortaya koyuyor:

“…Başkan: Bir de Özkan Yılmaz isminden bahsetmişsin bilgi alma tutanağında, Hikmet Uz’a verdiğin ifadede. Özkan Yılmaz’ı tanıyor musun?

Müşteki Selim K.: Sayın Başkanım, öncelikle kışlaya gelen personeller İl Jandarma personeliydi. Tabii bunları olaylardan sonra öğrendik. Beytepe’den gelen ve bizim Jandarma Genel Komutanlığı’ndan katılan bir kısım personel olduğunu sonradan anladık.

Başkan: Hayır, bunu şimdi şunun için soruyorum…

Müşteki Selim K.: Efendim?

Başkan: Özkan Yılmaz’ı başka zaman ifade etmemişsin. Cemal İyigün’den bahsetmişsin. Sen Cemal’le Özkan’ı karıştırıyor musun? Orada Özkan’ın ismini neden verdin, onu özellikle soruyorum.

Müşteki Selim K.: B Nizamiyesi için diyorsunuz, doğru mu efendim?

Başkan Abdullah Köksal: Evet.

Müşteki Selim K.: B Nizamiyesi’nde öncelikle Cemal İyigün geldi, kimliğini ibraz ederek. Daha önce kendisini tanımıyordum. Yarbay olduğunu, ayrıca kurmay yarbay olduğunu söyledi. Terör saldırısı olacağını belirtti. Üzerinde pek uygun bir kıyafet yoktu, apar topar gelmişti. 15-20 dakika sonra iki sivil istihbarat astsubayı geldi. Sonradan öğrendiğime göre İl Jandarma’dan gelmişler. İstihbarat olduklarını öğrenince mesleki tecrübemle düşündüm; terör saldırısı olacaksa önce istihbarat gelir, doğrudur gibisinden. Biraz da güven verdiler açıkçası. Oradaki yumuşak yüzümüzü suistimal ettiler. Efendim, Cemal İyigün’ü iyi hatırlıyorum ama biri maktul olan, diğerinin akıbetini bilmiyorum. Toplam üç kişi vardı biz B Nizamiyesinden ayrıldığımızda.

Başkan: Yarbay rütbesinde Özkan Yılmaz’dan bahsetmişsin sen.

Müşteki Selim K.: Efendim, Özkan Yarbay dediğim teşhisler esnasında… Çok özür diliyorum, teşhisler sırasında görülen listelerde o anki bakışımla Özkan Yarbay olarak ifade ettim. Çünkü biz o zaman teşhis tutanağında “şu personeli şurada gördüm” dediğimizde, o şekilde ifademize ekleniyordu. Az önce bahsettiğim yarbay ve albay olan, harici kıyafetli personelden bahsetmiş olabilirim. Çünkü ismini bilmiyordum o personelin.

Başkan: Senin 21.07.2016 tarihli, Hikmet Uz Yarbay ve Hakim Yüzbaşı Hüseyin Cumuk tarafından alınan ifadende Özkan Yılmaz’dan bahsetmişsin. Başka zaman Özkan Yılmaz’dan bahsetmemişsin. Senin “Özkan Yarbay” diye bahsettiğin kişiyi gördün mü, biliyor musun Özkan Yılmaz’ı?

Müşteki Selim K.: Özkan Yarbay…

Başkan: Ya da yarbay rütbesinde başka biri geldi mi o kapıdan o esnada?

Müşteki Selim K.: Hayır efendim. Yarbay rütbesinde Cemal İyigün geldi. Zaten gidişata bakıldığında B Nizamiyesi’nde Cemal İyigün’den soruluyordu. Lakin…

Başkan: İsimden bahsetmedin, doğru mu?

Müşteki Selim K.: Nasıl efendim?

Başkan: Verdiğin ifadede isimden bahsettin mi?

Müşteki Selim K.: Efendim, önce teşhis yaptık. Bilgisayarda gösterilen resimlerde… Çünkü Genel Komutanlık, Beştepe ve İl Jandarma’ya ait olduğunu düşündüğüm resimler vardı. Onlardan teşhis yaptım. Resimlerde rütbeler de üzerlerinde yazıyordu. O teşhisle, sonradan savcı eşliğinde yapılan teşhislerde isimler netleşti. Cemal İyigün’ü bile olaylardan sonra tanıdım. Daha önceden bir tanışıklığım yoktu.

Başkan: Cemal İyigün olduğundan emin misin?

Müşteki Selim K.: Bize bu talimatları veren, “terör saldırısı olacak” diyen kişi Cemal İyigün’dü. Evet efendim.

Başkan: Saat kaçtı peki?

Müşteki Selim K.: İlk gelişinde zaten bu talimatı verdi. Efendim, 9 – 9:30 arasıydı ama tam emin değilim.

Başkan: Başka yarbay rütbesinde kimse gelmedi mi?

Müşteki Selim K.: Efendim, emin değilim. Cemal İyigün yarbay oradayken ilerleyen saatlerde biz…

Başkan: Daha önceden tanıyor musun Cemal İyigün’ü?

Müşteki Selim K.: Hayır efendim, hiçbir şekilde görmüşlüğüm yoktu.

Başkan: Peki, Cemal İyigün olarak nasıl teşhis ettin?

Müşteki Selim K.: İlerleyen zamanlarda, Jandarma Genel Komutanlığı’nda görevli savcılık tarafından ifadem alındı. Teşhisler esnasında sonra Cemal İyigün olduğunu öğrendim.

Başkan: Fotoğraf gösterildi mi sana, kesin ve net bir şekilde?

Müşteki Selim K.: Efendim, savcı bey eşliğinde, yanında yazıcısı yani katibiyle birlikte karışık resimler gösterildi. Oradan yaptığımız teşhislere göre…

Başkan: Peki, o gösterilen ekrandaki resimlerin altında veya üstünde fotoğraf sahibinin adı, soyadı, unvanı veya sicil numarası gibi bilgiler yazıyor muydu?

Müşteki Selim K.: Hayır efendim, hiçbir şekilde. Hepsi üniformalıydı. Muhtemelen arşiv dosyasından çıkmışlardı. Emin değilim ama yaklaşık 1300 ile 1600 arasında resim vardı. Aynı zamanda gözaltılar da yapılıyordu. Savcı bey’in talimatıyla, Bölük Komutanımızın verdiği emir doğrultusunda gözaltılar gerçekleştiriliyordu.

Başkan: Fotoğrafları karıştırmış olabilir misin?

Müşteki Selim K.: Efendim, ifademde karıştırmış olabilirim. Lakin bize ilk başta verilen emir, yanımıza ilk gelen “terör saldırısı olacak, size destek geldik” diyen kişi Cemal İyigün’dü. Ara ara gelen yarbay ya da albaylardan biri harici kıyafetliydi. Sonradan Cemal İyigün’ü iyi hatırlıyorum. Kulübenin içinde eğitim kıyafeti vardı. O kıyafeti içeride değiştirdi.

Başkan: Peki…” [1]

Mahkeme tutanaklarına yansıyan bu diyalog, müştekinin ifadesinin nasıl “üretilmiş” olduğunu ortaya koymaktadır. Müşteki, olay anında isimlerini bilmediği kişileri daha sonra kendisine gösterilen fotoğraflardan teşhis etmeye çalışmış, bu teşhisler de sanki kendi beyanıymış gibi ifade tutanağına geçirilmiştir.

Bu yöntemle, müştekinin ağzından çıkmayan ifadeler resmi evraka dönüşmüş; müştekinin kendisi bile mahkeme huzurunda “ifademde karıştırmış olabilirim” demek zorunda kalmıştır. Böyle bir süreçle elde edilen beyanların güvenilirliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Yönlendirilmiş teşhis işlemleri, adil yargılanma hakkının ihlaline yol açmıştır. Bu yöntemle elde edilen beyanların tamamı “hukuka aykırı delil” niteliğinde olup yok hükmündedir.


Kaynaklar [1] Müşteki Selim K.’nın Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki beyanları.

Yazarın Tüm Yazıları

SON YAZILAR