15 Temmuz Jandarma Genel Komutanlığı dava dosyalarına giren ve mahkeme heyeti tarafından üzeri kapatılan bir konu, “Adalet mülkün temelidir” ilkesinden “Hukuk siyasetin köpeğidir” anlayışına doğru yaşanan dönüşümün çarpıcı bir örneğini ortaya koyuyor.
Soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı Ender Coşkun tarafından Adli Bilişim Uzmanı A.H. Erdoğan ile Görüntü ve Ses Analiz Uzmanı L. Güner, nizamiyeleri gösteren DVR cihazı üzerinde çalışma yapmak üzere bilirkişi olarak görevlendirildi. Kendilerine ödeme yapıldığına dair sarf kararları ile bilirkişi yemin tutanağı ve evrak teslim tutanakları dosyaya konulmuş olmasına rağmen, bu kişilerin hazırladıkları raporlar dosya muhteviyatında yer almıyor.
Jandarma Genel Komutanlığı davasında yargılanan Jandarma Mühendis Albay Şükrü Demirtürk, bu durumu tespit ederek söz konusu iki bilirkişinin tanık olarak dinlenilmesini talep etti. Ancak bilirkişilerin tanık olarak dinlenmesi kabul edilmediği gibi, hazırladıkları raporlar da dosyadan adeta “buharlaştırıldı.”
Şükrü Demirtürk, konuya ilişkin tespit ve taleplerini mahkemede şu sözlerle dile getirdi:
“…Nizamiye kayıtlarını bulunduran dvr cihazlarının incelenmesi için adli bilişim uzmanlarının görevlendirilmiş olduğunu iddianame eklerinde görmemize rağmen bu adli bilişim uzmanlarının hazırladıkları sonuç raporlarını görememekteyiz. Bu sonuç raporları görülebilmiş olsa idi harddiskler üzerinde tahrifat yapılıp yapılmadığı hakkında bir fikir sahibi olunabilecekti. Bu bilirkişilerin görevlendirildiği ile ilgili görevlendirme yazılarını ve onlara ödeme yapıldığı ile ilgili yazıları mahkemenize sunuyorum. Raporlarını göremediğimiz A.H. Erdoğan ve L. Güner’in huzurda tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum. A.H. Erdoğan ve L. Güner Bilirkişi olarak resen atanmışlar başkanım. Kamera kayıtlarını inceleyen bilirkişi heyetine CMK 64/3 maddesine aykırı olarak Jandarma Genel Komutanlığında üstelik Ahmet Hacıoğlu’nun personeli olarak görev yapan iki personel dahil edilmiştir. Ayrıca yine müşteki konumunda bulunan Emniyet Genel Müdürlüğünden de personel dahil edilmiştir. Böylece kamera görüntüleri bilirkişi heyet raporu da CMK 64/3 maddesi uyarınca hukuka aykırı konuma sokulmuştur, kamera kayıtlarını ve bilirkişi raporunu hukuken sakatlanmış olduğundan kabul etmediğimi aleyhime delil olarak kullanılamayacağını arz ederim…[1]”
Bilirkişilerin gerekçesiz görevden alınması veya raporlarının dosyaya konulmaması, hem delil güvenliği hem de adil yargılanma hakkı bakımından kabul edilemez bir hukuka aykırılıktır. Bu tür durumlarda:
- Görevden alma veya çekilme mutlaka yazılı ve gerekçeli olmalıdır.
- Çekilme halinde bilirkişi, gerekçesini ve tespitlerini yazılı raporla mahkemeye sunmalıdır.
- Hazırlanan her bilirkişi raporu, sanık lehine veya aleyhine olsun, dosyaya konulmalı ve taraflara tebliğ edilmelidir.
- Delilin yok edilmesi, gizlenmesi veya değiştirilmesi durumunda resen soruşturma açılmalıdır. [2]
Sonuç olarak, yargılamada resmi olarak atanan bilirkişilerin müteakiben yok sayılması ve tanzim ettikleri bilirkişi raporlarının ortadan kaldırılması, yalnızca usule ilişkin bir eksiklik değil; adil yargılanma hakkını ihlal eden maddi gerçeğe ulaşmayı engelleyen, adaletin temelini zedeleyen ve kamu vicdanında güven kaybına yol açan ciddi bir sorundur.
Kaynak:
[1] Jandarma Mühendis Albay Şükrü Demirtürk’ün Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki beyanları.
[2] CMK m.38-39 m.63-64, m.67, m.217