Jandarma Okullar Komutanı Tuğgeneral Sadık Köroğlu’nun, 15 Temmuz 2016’da aldığı güvenlik önlemlerinin darbe girişimiyle ilişkilendirildiği yargılamalarda, idari tahkikat raporu kilit bir rol oynamıştır. Ancak, raporun hazırlanış süreci ve içeriği hukuka aykırılık iddiaları ile karşı karşıyadır.
Sadık Köroğlu, mahkemede verdiği ifadesinde hazırlanan idari tahkikat raporunun hukuka aykırılığını şu şekilde savunmuştur:
“İddia makamının tüm savları; başkanı ve üyeleri aynı zamanda müşteki olan ve oluşan belirsizlik ortamında bir yerlere umut bağlayan kişilerce hazırlanmıştır. Nitekim bu şahısların idari tahkikat sonrası atandıkları görev yerleri incelendiğinde konu daha iyi anlaşılacaktır. Tamamen yanlı, olan, olmamış olayları olmuş gibi göstererek iddia makamını yanlış yönlendiren, ifadesine başvurulan kişilerin baskı ortamında korkutularak ifade vermesine neden olan bir idari tahkikat raporunun üzerine bina edilmiştir. Birçok kişinin bir yıldır özgürlüğünden mahrum kalmasına ve telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi zararlara uğramasına neden olan bu idari tahkikat raporunu hazırlayanlar ve böyle usulsüz bir idari tahkikat heyetinin atanmasına onay verenler hakkında suç duyurusunda bulunuyorum ve haklarında işlem başlatılmasını talep ediyorum.
İddianamede ifadeler özetlenerek verilmiştir. Birçok kişinin ifadesi ise iddianameye hiç konmamıştır. Hâlbuki iddianameden anlaşıldığı üzere, savcılık suçlamaları yaparken ifadelerin iddianamede yer almayan kısımlarını kullanmıştır. Özet ifadelerde bazı ayrıntıların yer almaması sebebiyle, şüpheli durumundaki mağdurlar, başkalarının ifadelerinde kendileri hakkında yer alan bazı konulardan habersiz kalmaktadır. Dolayısıyla, iddia makamı iddianameyi hazırlarken nasıl arzu ederse ifadeleri o şekilde özetlemekte ve mağdurların ya da avukatlarının büyük resmi görmesini engellemektedir…”[1]
Köroğlu’nun avukatı da mahkemede idari tahkikat raporunun hukuki geçerliliğini sert bir şekilde eleştirmiştir:
“…Somut olayda ise bu şartların oluşmadığı o kadar belirgindir ki, iddia makamı bu suç isnadında da — diğer isnatlarda olduğu gibi — hukuken sakatlanmış olan idari tahkikat raporuna dayanmıştır. Aslında ‘hukuken sakatlanmış’ ifadesini düzeltiyorum; bana göre bu rapor sakatlanmış değil, yok hükmündedir. Evrensel hukuk kuralları açıktır: Bir olayda taraflar, soruşturmacı olamaz ve herhangi bir rapor tanzim edemezler. Böyle bir rapor hazırlanmış olsa bile, soruşturmaya esas alınamaz.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde yayımlanan KKY 83/5 nolu Emniyet ve Kaza Önleme Yönergesi’nde, idari tahkikat heyetlerinin kurulması, çalışma usulleri ve nasıl teşkil edileceği net olarak açıklanmıştır. Kendini Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Jandarma, her zaman yurt, ulus ve cumhuriyete aşk ve sadakatle bağlı; tevazu, fedakârlık ve feragat örneği bir kanun ordusudur.” sözüyle tanımlayan jandarma teşkilatında, bir Allah’ın kulu çıkıp da “Ya bu raporu hazırlayan heyetin içinde müşteki olan, olaydan zarar gördüğünü iddia eden kişiler olamaz, olmamalı. Heyet, o kışlada görev yapmayanlardan oluşturulmalı. Kanunen doğru olan budur.” dememiştir. Bu rapor, 22 Ağustos 2016 tarihinde Jandarma Genel Komutan Vekili olan Korgeneral Ali Lapanta tarafından onaylanmış, adli makamlara da bu hâliyle gönderilmiş ve imza altına alınmıştır…”[2]
Ali Lapanta’nın olaylardaki rolüne de bu bağlamda dikkat etmek gerekir. Mahkemede, Lapanta’nın 15 Temmuz günü Erzurum Jandarma Bölge Komutanı olarak Sadık Köroğlu’nu aradığı iddia edilmiştir. Köroğlu, raporun hazırlanmasında görev alan kişilerin, idari tahkikat sonrasında atandıkları görev yerlerinin incelenmesi hâlinde konunun daha iyi anlaşılacağını öne sürmüştür. Bu durum, heyet üyelerinin tarafsızlığına dair ciddi şüpheler uyandırmaktadır. Darbe günü Sadık Köroğlu ile telefon görüşmesi yapan diğer askerler darbe girişimiyle suçlanırken, Ali Lapanta’nın 2016 yılında Korgeneralliğe terfi etmesi ve aynı yıl Jandarma Genel Komutan Yardımcılığı görevine getirilmesi dikkat çekicidir. Ayrıca Lapanta, 2009’daki helikopter kazasında Muhsin Yazıcıoğlu’nu arama kurtarma çalışmalarındaki tartışmalı rolü ile, geçmişte de güvenilirliğine gölge düşüren bir asker olarak karşımıza çıkmaktadır. O dönemde Lapanta, Adana Jandarma Bölge Komutanı olarak arama-kurtarma çalışmalarında gerekli koordinasyonu sağlamamak, ihmallerde bulunmak, bölgedeki yüksek kesimlerde arama yapılması gerekirken bu alanlara çıkmamak ve enkazla ilgisi bulunmayan yerlerde arama yapmakla suçlanmıştır.[3] Daha sonra, 2017 yılında İYİ Parti’nin kurucu üyeleri arasında da yer alan Lapanta, bu yargılama sonucunda “görevi kötüye kullanma” suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.[4]
Jandarma Okullar Komutanlığı tarafından hazırlanan idari tahkikat raporu, hukuka aykırılıkları ve tarafsızlıktan uzak yapısıyla yargılamalarda adalet arayışını gölgelemiştir. Bu rapora dayanılarak hazırlanan Jandarma Okullar Komutanlığı iddianamesi, yargı sürecinin temelini zedeleyen önemli bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Köroğlu’nun ifadeleriyle “tamamen yanlı” olan bu rapor, baskı altında alınan beyanlarla birçok kişinin özgürlüğünden mahrum kalmasına ve ciddi maddi-manevi zararlara uğramasına yol açmıştır. Bu tablo, 15 Temmuz’un karanlık noktalarının aydınlatılmasının ne denli kritik olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Kaynaklar
[1] Sadik Köroğlu’nun 12.07.2017 tarihinde Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği beyanı.
[2] Sadik Köroğlu müdafii Avukat Ahmet Dinç’in 18.07.2017 tarihinde Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği beyanı.
[3] Anadolu Ajansı. (27.11. 2020). Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin yeni iddianame kabul edildi. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2025,
[4] Anadolu Ajansı. (15.02.2021). Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin yargılanan 4 kamu görevlisine hapis cezası. Erişim tarihi: 9 Ağustos 2025, https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/muhsin-yazicioglunun-olumune-iliskin-yargilanan-4-kamu-gorevlisine-hapis-cezasi/2145789