“Devletlerin refahı, parayla değil, adaletle ölçülür.” – Konfüçyüs

Davanın Kaderini Etkileyen Kamera Kayıtlarındaki Sır

Davanın Kaderini Etkileyen Kamera Kayıtlarındaki Sır

Modern ceza yargılamalarında kamera kayıtları, genellikle en tarafsız ve en güvenilir delil olarak kabul edilir. Ancak 15 Temmuz davalarında, Jandarma Genel Komutanlığı nizamiye bölgesine ait kamera kayıtlarının mevzuata aykırı şekilde işleme tabi tutulduğu ve en kritik anlara ait görüntülerin dikkat çekici biçimde ortadan kaybolduğu iddiaları, davada yargılanan Jandarma Mühendis Albay Şükrü Demirtürk’ün mahkemeye sunduğu kanıtlar ve resmi tutanaklarla yeniden gündeme geliyor.

Mühendis Albay Demirtürk’ün 24.09.2018 tarihinde, Ankara 23.Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki Delillere İlişkin Savunmasından:

“Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/1225 sayılı kararı ile el konulan B Blokta tutulan kamera kayıtlarının yer aldığı DVR cihazı inceleme istemiyle 4 nolu komisyona gönderilmiştir. 4 Nolu komisyonca 13 Aralık 2016 tarihinde hazırlanan tutanakta Nizamiye girişini gösteren DVR Cihazının monitörize edilmesi sonucunda 29.07.2016 tarihinden önceye ilişkin herhangi bir görüntü kaydının bulunmadığı belirtilmiştir. Bu DVR cihazındaki görüntülerin nasıl silindiğine dair, ne tutanakta ne de bilirkişi raporlarında herhangi bir tespit yer almaktadır.”[1]  

Bu iddia, 4 Nolu Komisyon tarafından hazırlanan 13 Aralık 2016 tarihli resmi tutanakla birebir doğrulanmaktadır. Tutanak, cihazın incelenmesi sonucunda, 29 Temmuz 2016’dan öncesine ait (yani 15 Temmuz’dan tam 14 gün sonrası) hiçbir görüntü, ses veya veri kaydının bulunmadığını açıkça belirtiyor. Davada yargılanan herkesin kaderini etkileyebilecek ve iddianamedeki birçok iddiayı çürütecek bu hayati deliller, resmi olarak “yoktur”.

Daha da vahimi, bu kaybın nasıl olduğuna dair bir açıklama yapılmamasıdır. Tutanakta yer alan “Not” kısmında Komisyon, “Cihaza müdahale edilip edilmediği, verinin silinip silinmediği hususları Komisyonun yetki ve görevlendirmesi dahilinde olmadığından tespit yapılamamıştır” ifadesiyle, en kritik sorunun cevabının bilinçli olarak aranmadığını resmileştiriyor.

Bu durum, delillerin bir iradeyle ortadan kaldırıldığı ve sanığın haklarının gasp edildiği şüphesini en üst seviyeye çıkarmaktadır. Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme (TCK Madde 281) ve Görevi Kötüye Kullanma (TCK Madde 257) suçları açısından ciddi şüpheler doğuran bu olay, “delillerin güvenilirliği” ve “sanığın adil yargılanma hakkı” ilkelerini derinden sarsmaktadır. Asıl skandal, sadece kayıtların silinmesi değil, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde bu görüntülerin nasıl yok edildiğine dair etkin bir soruşturma yapılmamış olmasıdır.


Kaynak

[1]  Jandarma Mühendis Albay Şükrü Demirtürk’ün 24.09.2018 tarihinde Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği beyanı

Yazarın Tüm Yazıları

SON YAZILAR