“Devletlerin refahı, parayla değil, adaletle ölçülür.” – Konfüçyüs

Çelişkili Söylemler ve Şüpheli Davranışlar Çerçevesinde Kumpas Emareleri – 1

Çelişkili Söylemler ve Şüpheli Davranışlar Çerçevesinde Kumpas Emareleri – 1

Giriş

15 Temmuz günü Jandarma Okullar Komutanlığı’nda meydana gelen olaylara ilişkin iddialar ile müşteki beyanları incelendiğinde, evrensel hukuk kurallarına ve adil yargılanma ilkelerine aykırılıklar olduğu görülmektedir. Bu aykırılıklar, hem olay gecesine dair anlatımlarda hem de sonraki ifadelerde açıkça ortaya çıkmakta; suçlamaların objektif, somut ve inandırıcı bir temele dayanmadığını göstermektedir.

Masumiyet Karinesi ve Asılsız Suçlamalar Üzerine Bir Savunma: Gerçek Terörist Kim?

Olay gecesi bazı personelin çelişkili ifadeleri dikkat çekmektedir. Özellikle Albay Ferdi Korkmaz’ın beyanları hukuksuzluk ve tutarsızlıklarla doludur. Korkmaz, Köroğlu’nu “elebaşı, FETÖ mensubu, terörist” olarak suçlamış, ancak hukuk eğitimi almış bir subay olarak masumiyet karinesi ve anayasal ilkeleri ihlal etmiştir.

Jandarma Okullar Komutanı Tuğgeneral Sadık Köroğlu, mahkemede bu haksız suçlamalara karşı net, güçlü ve kararlı ifadelerle şu sözleri dile getirmiştir:

“Müşteki Ferdi Korkmaz, 30 Ocak 2017 tarihinde verdiği ifadesinde, defalarca beni elebaşı olmakla, FETÖ mensubu olmakla, terörist olmakla suçlamaktadır. Hâlbuki hukuk eğitimi almış bir jandarma subayı bilmelidir ki, kimse kendini mahkemenin yerine koyamaz; kafasındaki kanaatle yargılama yapamaz, aksi ispatlanana kadar hüküm verilemez. “Masumiyet karinesi” diye bir kavram vardır. Ayrıca Anayasamızın 38. maddesinde de belirtildiği üzere, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

Teröristin tanımı, gerek ilgili kanunda gerekse Türk Dil Kurumu sözlüğünde açıkça yer almaktadır. Bilmeyen varsa açıp okusun. Müşteki de bir yıldır Hakkâri’de görev yapmaktadır; herhâlde şimdi öğrenmiştir. Bu şahıs hakkında, gerekli yasal haklarımı kullanarak hukuk önünde hesaplaşacağımın bilinmesini isterim.

Terörist kimdir, hain kimdir biliyor musunuz? 15-16 Temmuz 2016 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığına emniyet sağlama görevinde bulunan personelimiz ile Harekât Merkezinde görevli jandarma mensuplarının, herhangi bir çatışma ortamı olmadığı hâlde, rahatlıkla gelenlere teslim olmaları söz konusu iken ve görevlerini yaptıkları esnada, bir kısmının bitişik atışlı olmak üzere acımasızca hayatlarına son verilmesidir. Ya da benzeri ancak Hitler’in tasarlayıp uygulayabileceği şekilde, yaralı olanların başına personel diken, onların ilk yardım almalarına engel olan, sağlık kuruluşuna göndermeyip ölmesi için bekletenlerdir.

Savaşta bile düşmanın yapmayacağını silah arkadaşına karşı acımasızca yapanlardır. Makam, mevki, rütbe uğruna bu insanlık dışı manzaraya sebep olanlardır. Üstelik idari tahkikatta sanki teğmenlerimiz teröristmiş gibi gösterilmektedir. “Ölü olarak ele geçirilmiştir.” deniyor. Zaman gösterecektir ki bu arkadaşlarımız oraya görevli gitmişlerdir. Bunu da er ya da geç Genel Komutanlık kabul etmek zorunda kalacaktır. Kabul edecektir.”[1]

Sadece iddialara dayanan, somut ve tarafsız delillerden yoksun bu suçlamalar; masumiyet karinesinin ihlal edildiğini, hukukun temel ilkelerinin yok sayıldığını ve kişisel kanaatlerin yargının önüne geçtiğini açıkça ortaya koymaktadır. Sonraki bölümde, müşteki Ferdi Korkmaz’ın “rehin alma” iddiası ile devre arkadaşı olmasına rağmen Tuğgeneral Köroğlu’nu aramaması arasındaki çelişkiler mercek altına alınacaktır.


Kaynaklar

[1] Sadik Köroğlu’nun 12.07.2017 tarihinde Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği beyanı.

Yazarın Tüm Yazıları

SON YAZILAR