“Devletlerin refahı, parayla değil, adaletle ölçülür.” – Konfüçyüs

Üç Yaralı, Siyah Passat ve Ambulansla Gelen Ağırlaştırılmış Müebbet Kararı

Üç Yaralı, Siyah Passat ve Ambulansla Gelen Ağırlaştırılmış Müebbet Kararı

15 Temmuz 2016 gecesi Ankara caddelerinde, darbe girişimine karşı görev alması gereken resmî kolluk kuvvetlerinin yerini, önceden hazırlanmış oldukları anlaşılan ve dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu’nun emrinde hareket ettikleri iddia edilen bazı silahlı gruplar aldı. Bu kişiler, emir-komuta zinciri içinde görevli olan askerleri darp ederek sokaklarda deyim yerindeyse terör estirdi. 

Bu grupların varlığına ilişkin çarpıcı bir anlatım da, 2022 yılında organize suç örgütü lideri olarak tutuklu yargılanan K.İ.’nin mahkemede verdiği ifadelerde yer aldı:

“…TRT’nin yakınına geldiğimizde Soylu’nun talimatıyla bize MP5 ve Keleş gibi silahlar dağıtıldı. Sonra orada onunla konuşma fırsatımız oldu. Arkamızda olduğunu söyledi. Darbecileri etkisiz hale getirmemizi istedi. Bu konuda serbest olduğumuzu söyledi. Üzülerek söylemeliyim ki, o gece o çevrede sakallı ve daha önce Ankara’da görmediğim tipler de vardı. Onlar da belli ki Soylu’nun talimatıyla gelmişlerdi. O gece kamuoyuna yansımamış olsa da, bazı darbeci askerlerin boğazları vahşice kesildi. Ben daha önce Türk töresinde böyle bir infaza şahit olmadım. Bunu yapanların nasıl bir motivasyonla yaptığını da bilmiyorum…” [1]

Söz konusu grupların saldırısına uğrayan ve yaralanan üç asker, bölgeden geçen bir ambulans tarafından fark edilerek Beytepe’de bulunan Jandarma Okullar Komutanlığı Kışlası içindeki Beytepe Asker Hastanesine götürülmek istendi. Ambulans, saat 02.30 sularında Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığı 1 No’lu nizamiye kapısına ulaştı. Bu sırada ambulans personeli, kendilerini takip eden siyah renkli bir Volkswagen Passat marka araçtan ateş açıldığını ifade ederek acilen hastaların muayene edilmesi için kışlaya girmelerinin gerektiğini söylediler. 1 No’lu Nizamiye girişinde görevli Jandarma Yüzbaşı Dilaver Bilgili, yaralı askerlerin hastaneye ulaştırılması ve sağlık personelinin güvenliğinin sağlanması amacıyla ambulansın kışlaya girişine izin verdi ve yaralıların hastaneye yönlendirilmesi için kışlada görevli bir personeli de ambulansa refakat etmek üzere görevlendirdi.

15 Temmuz yargılamaları kapsamında Jandarma Okullar Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin yargılamalarda sanık sıfatıyla yer alan S.P. ve Ö.B.’nin 20. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada verdikleri beyanlarında yukarıda bahsedilen Ambulansın teknisyenler ve yaralılarla birlikte kışlaya alınması olayı şu şekilde ifade edildi:

S.P. konuya ilişkin ifadesinde aşağıdaki hususları beyan etti:
“…Saat olarak tam hatırlamıyorum ama muhtemelen 02.30’dan sonraydı diye düşünüyorum. Çünkü biz uyumaya başladıktan sonra bir ambulans aracı geldi, siren sesine uyandık. Gittiğimizde nizamiye bölgesinde bir kalabalık oluştuğunu gördük. Teğmen arkadaşlar, nizamiyedeki uzman çavuşlar ve başımızdaki rütbeliler ambulansın etrafına toplanmışlardı. Oraya gittiğimde bazı konuşmalara tanık oldum. Adli Tıp Teknisyenleri (ATT), TRT binasından geldiklerini, yol boyunca siyah renkli bir Volkswagen marka araç tarafından takip edildiklerini ve üzerlerine ateş açıldığını söylediler. Bunları ağlayarak anlatıyorlardı. Akabinde kursiyer teğmenlerden birisinin, Dilaver Yüzbaşı’nın talimatıyla, ambulansa bindirilerek hastane veya reviri tarif etmesi istendi. Ambulansta üç asker vardı; yanlış hatırlamıyorsam ikisi er, biri uzman çavuştur. Ambulans okul içerisine alındı ve yönlendirildi…[2]

Ö.B. de benzer şekilde olayı teyit eden beyanlarda bulundu:
“…Nizamiyede beklerken bir numaralı nizamiyenin dış tarafından bir ambulans hızla içeri girmek istedi. İçinde yaralılar olduğunu ve acilen Beytepe Asker Hastanesi’ne gitmeleri gerektiğini söylediler. Ambulans şoförü, kışla içerisindeki hastanenin yerini bilmediği için birisinin yolu tarif etmesini istedi. Ben de hastaneyi göstermek amacıyla ambulansa bindim. Bu şekilde ambulansla beraber Beytepe Asker Hastanesi’ne gittim. Yaralılar muayenelerini oldular…” [3]

Aynı gece, Beytepe Askeri Hastanesi Başhekimi Albay Halil Atılgan, hem asker hem de sivil yaralıların tedavi edilebilmesi için bütün personeli göreve çağırdı. Ancak bu emir ve yapılan sağlık hizmetleri, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “darbe teşebbüsüne yardım” kapsamında değerlendirilerek, Başhekim Atılgan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Albay Atılgan, mahkemede yaptığı savunmada şunları söyledi:

“…Genelkurmay Başkanı açıklama yapmayınca darbe aleyhine yapılan açıklamalara itibar etmedim. Ülkede kaotik bir durum vardı ve sorumluluk alarak görevimi yaptım. 23 yıl 11 ay TSK’da görev yaptım. O gece ne olduğunu anlamadım. Devlet ortada yoktu, kendi başımıza hareket ettik. Hasta ve yaralılara yardım etmek zorunda kaldım ve Hipokrat Yemini’ne bağlı kaldım. Ayrım yapmadan tüm personelimi göreve çağırdım ve sağlık hizmeti verdik… Yaralıların taşınması için 4 ambulans görevlendirdim. Bu bir suç değildir. Benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı… [4]

Sonuç olarak, ambulansın kışlaya alınması, yaralıların tedaviye yönlendirilmesi ve hastane imkanlarının kullanılması insani ve hukuka uygun davranışlar olmasına rağmen, mahkeme bunları darbe teşebbüsüne yardım kapsamında değerlendirerek ağırlaştırılmış müebbet cezalarına gerekçe yaptı.

Suçun ağırlığı ne olursa olsun, yaralı ya da hasta bir kişinin yaşama ve tedavi hakkı elinden alınamaz. Savaş hukukunda bile bu haklar güvence altındadır. Cenevre Sözleşmeleri, düşman askerlerinin dahi tedavi edilmesini zorunlu kılar. Aynı şekilde, Türk Anayasası’nın 56. maddesi ve ilgili ceza mevzuatı da, sağlık hakkını kutsal kabul eder. Bu hak, suç isnadıyla ortadan kalkmaz. Kolluk kuvvetleri, yakalanan kişilerin sağlık hizmetine erişimini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük ihlal edilirse, hayatını kaybeden yaralı için kamu görevlileri hakkında cezai sorumluluk doğar. O gece görevleri gereği hayat kurtaran kişilerin ağırlaştırılmış müebbet ve çeşitli cezaların verilmesi, adaletin terazisinin ne kadar şaştığını sorgulatıyor. Zira bir insanı yaşatmak için mücadele etmek hiçbir zaman suç olmamalı.

Kaynaklar

[1] https://www.tr724.com/15-temmuz-gecesi-trtye-giden-suc-orgutu-lideri-bizi-soylu-cagirdi-onu-da-yargilayin/ 

[2]Sanık S.P.’nin Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki beyanları.

[3]Sanık Ö.B.’nin Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki beyanları.

[4] https://www.aa.com.tr/tr/15-temmuz-darbe-girisimi/yarali-darbecileri-koruyan-tabip-komutanlar-savunma-yapti-/796806

Yazarın Tüm Yazıları

SON YAZILAR