“Devletlerin refahı, parayla değil, adaletle ölçülür.” – Konfüçyüs

15 Temmuz’da Ankara’da Tanklar Vatandaşın Üzerine Nasıl Sürüldü?

15 Temmuz’da Ankara’da Tanklar Vatandaşın Üzerine Nasıl Sürüldü?

15 Temmuz gecesi Beştepe Jandarma Genel Komutanlığı ve civarında yaşananlar, olayların karanlık bir organizasyon tarafından çok önceden planlandığını ve o gece ana hedeflerden birinin Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki askerler olduğunu düşündürüyor. O gece sahada bulunan Mamak İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru S. Saygılı’nın ifadeleri, resmi anlatının ötesinde dikkat çekici çelişkileri gözler önüne seriyor.

S. Saygılı müşteki olarak katıldığı 15 Temmuz Beştepe Davası yargılamalarında, yaşadıklarını şu sözlerle aktarıyor:

“…MÜŞTEKİ S. SAYGILI : …Mamak İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde polis memuru olarak çalışıyorum. O gece istirahatliydim… Tankların Mamak AK Parti İlçe Başkanlığı’nın önüne geldiği bilgisi üzerine oraya yönlendirildik. Oraya vardığımızda vatandaş kalabalığı vardı. Askerleri ikna ederek binanın içine aldık; teslim olmalarını sağladık. Tankları süren askerlerle birlikte tankları oradan çıkartıp Meclis istikametine götürdük.
BAŞKAN : Meclis’in bahçesine geldiğinizde ne oldu?
MÜŞTEKİ S. SAYGILI : Meclis’in bahçesine gelince takım elbiseli biri ‘burada durmayın’ dedi; oradan ayrıldık. Konya Yolu–AŞTİ üzerinden Külliye’ye gitmek istedik. Alparslan Türkeş Mezarlığı tarafına yönelince Jandarma Genel Komutanlığı’na yaklaşamadık; kamyonlar yolu kapatmıştı. Caddeye çıkmadan yaklaşık 100–150 metre önce, atlı birlikleri geçtikten sonra soldaki bir ‘cep’te tankları bıraktık…” [1]

Bu ifadeler, tankların vatandaşlara tehlike oluşturacak şekilde kritik devlet kurumlarının önüne kadar götürüldüğünü açıkça ortaya koyuyor. Peki, bu tanklar nasıl oldu da Ankara sokaklarında vazifesi olmayan kişi ya da kişilerin kontrolüne girdi?

15 Temmuz gecesi Ankara’da hareket eden tankların tamamı, dönemin 4. Kolordu ve Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Metin Gürak’ın emrindeki birliklere aitti. Olan biteni bilmesine rağmen Gürak, sorumluluğundaki 58. Topçu Tugayı ve 28. Mekanize Tugayı’na herhangi bir uyarı veya talimat vermemiş, bu birliklerin komutanlarını bir kez olsun arayarak kışladan çıkışı yasaklamamış ya da çıkan unsurların geri dönmesini istememiştir. Gürak, yapması gerekenin aksine, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın emriyle kendi emrinde olmayan Zırhlı Birlikler Okulu’na giderek oradaki tankların durumunu “denetlemekle” meşgul olmuş, bu tavrıyla Akar’la birlikte olayların daha da tırmanmasına fiilen katkıda bulunmuştur. Oysa basit bir emirle kendi birliklerinin kışladan çıkışı engellenebilir bütün bu kargaşa ortamı en başından kontrol altına alınabilirdi. [2]

Yerinde ve zamanında (!) yaptığı bu ihmali daha sonra Genelkurmay Başkanlığı ile ödüllendirilecek olan Metin Gürak’ın emrindeki birliklerden çıkan zırhlı araçlar, gecenin ilerleyen saatlerinde emniyet mensuplarının kontrolüne geçmiş ve bazı emniyet amirlerinin çelişkili emirleriyle âdeta daha kanlı bir senaryoya hizmet edercesine kullanılmıştır. Nitekim aynı duruşmada Jandarma Kurmay Yarbay Erdoğan Çiçek’in aktardığı, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş kanalına ait olduğu belirtilen telsiz anonsları, vatandaşların doğrudan tankların önüne sürüldüğünü gözler önüne seriyor:

“…ERDOĞAN ÇİÇEK : … Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş kanalında saat 01.03 civarında geçen bir görüşme var… Anons kaydında şöyle deniyor: ‘Merkez, şu anda Meclis önünden Genelkurmay istikametine çok sayıda tank geçiş yapıyor.’ Merkez de ‘Doğrudur, doğrudur. 7610 da bildirmişti’ diyor. Devamında: ‘Vatandaş kalabalığımız var ise, vatandaşla birlikte bu tankların önüne geçmek suretiyle bu şahısları durdurmaya çalışalım.’ Ardından, sanırım Ankara İl Emniyet Müdürlüğü 2012 kodlu birim şöyle diyor: ‘Sayın 2010’un emirleridir; gerekirse biz araçlarımızla vatandaşları tankların önüne taşıyacağız.’ Daha sonra İl Emniyet Müdürü eline telsizi alıyor ve ‘Merkez, bu darbeciler karşısında sokağa çıkan vatandaşlarımız devletimize ve milletimize sahip çıkacaklar. Tankların önüne çıkacaklar. Arkadaşlar bunlara yardımcı olsunlar’ şeklinde beyanda bulunuyor. Şimdi, bir yandan İl Emniyet Müdürlüğü bu vatandaşları tankların önüne engel olmak için çıkarmaya çalışıyor. Ama diğer taraftan siz de tanklarla belli noktalara hareket ediyorsunuz. Bu yüzden sormuştum; bu bildirim yapılması çok önemli bir konu. Çünkü televizyondan da gördük, birçok vatandaşın tankların altında kaldığı söylendi…” [3]

Görüldüğü üzere, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü darbe gecesi yaptığı telsiz anonslarında vatandaşları tankların önüne çıkmaya yönlendirmiş, hatta gerekirse araçlarla taşınacaklarını belirtmiştir. Buna karşılık, yine bazı emniyet mensuplarının da amirlerinin talimatlarıyla kontrol altına aldıkları tankları belli noktalara sevk etmeleri sonucunda vatandaşların hayatı ciddi biçimde tehlikeye atılmış, hatta belki de bu durum o gece birçok kişinin tankların altında kalmasına sebep olmuştur.

Aynı duruşmada Yarbay Erdoğan Çiçek’in gündeme getirdiği bir başka husus ise o akşam çok kapsamlı bir kumpas kurulduğuna yönelik  kanaatleri güçlendiriyor. Erdoğan Çiçek, darbe girişiminin başlamasından saatler önce bazı emniyet müdürlerine emirler verildiğini Polis Özel Harekât Şube Müdürü Eraslan Er’in ifadesine atıf yaparak şu sözlerle ortaya koyuyor:

“…ERDOĞAN ÇİÇEK : … Mesela o gün Polis Özel Harekât Şube Müdürü Eraslan Er… Kendi ifadesinde şöyle diyor: ‘Saat 19.30–20.00 sularıydı. Hava aydınlıktı, bahçede oturuyorduk. Henüz hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Sayın Müdürümün telefonu çaldı… Telefondaki kişi ‘Ne kadar gücünüz var Eraslan?’ diye sordu… ‘Başlarında sen olmak üzere ivedilikle Genelkurmay Başkanlığı’na gidiyorsun’ dedi ve telefonu kapattı.’ Bu konuşma 19.30–20.00 civarında. Yani emniyette o saatlerde böyle bir bilgi varmış…” [4]

Tüm bu ifadeler birlikte değerlendirildiğinde, 15 Temmuz gecesi yaşananların iddia edildiği gibi bir grup askerin planladığı münferit bir askeri kalkışma değil, bilakis Jandarma Genel Komutanlığı’na ve o gece Karargahta bulunan askerlere yönelik önceden kurgulanmış bir tasfiye ve imha operasyonu olduğu yönündeki kanaat güçlenmektedir. Birileri tankların kışlalarından çıkışını görmezden gelmiş, başkaları ise bu tankları vatandaşların ve devlet kurumlarının üzerine sürme emri vermiştir. Aynı anda ne olduğundan habersiz, yalnızca “vatanı kurtarma” kaygısıyla sokağa çıkan vatandaşların tankların önüne yönlendirilmesi de, 15 Temmuz’un bir “darbe girişimi” değil, planlı bir kumpas olduğunun en açık göstergelerinden biridir.

Kaynaklar:

[1] Müşteki S.Saygılı’nın 26.02.2019 tarihinde Ankara 23.Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği beyanları

[2]https://www.dogruaci.com/Haberler/15-temmuz-da-korg-metin-gurak-kendi-birliklerini-tuzaga-mi-cekti-243

[3][4]Jandarma Kurmay Yarbay Erdoğan Çiçek’in 26.02.2019 tarihinde Ankara 23.Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği beyanları

Yazarın Tüm Yazıları

SON YAZILAR